|
|
|
AIDS
HIV adlı virüs tarafından meydana getirilen ve bağışıklık sistemini baskılayan bir hastalıktır.
HIV (insan bağışıklık yetmezlik virüsü) dış ortama oldukça dayanıksız bir virüstür.
Hasta bakımının yapıldığı materyaline bulaşması halinde 1/10 çamaşır suyu ile öldürülebilir.
Elbise, çarşaf gibi eşyaları 70 0C’nin üzerinde, 25 dakika su ve deterjanla yıkamakla virüs ölür.
İlk AIDS vakası 1981'de ABD’de Los Angeles, San Francisco ve New York'ta tanımlanmıştır.
1968’de St. Louis’li seksüel olarak aktif bir gencin saklanmış serumunda tespit edilmiştir.
1990’dan beri AIDS 25-44 yaşları arası genç erkeklerin ölüm nedenleri arasında 2. sıradadır.
Bugün 21.8 milyondan fazla insan HIV ile bulaşmış durumdadır.
Bunların % 94'ü gelişmekte olan ülkelerde bulunmaktadır.
(% 63’ü Sahra Altı Afrika, % 23’ü Güney ve Güneydoğu Asya ve % 6’sı Latin Amerika’dadır).
Türkiye’de ilk AIDS vakası 1985 yılında bildirilmiştir.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’deki AIDS vakası 300, taşıyıcı ise 700'ün üstündedir.
Erkek vaka sayısı % 74.7 iken, kadın vakalarının sayısı % 25.3'dür.
Dünyadaki gibi ülkemizde de 25-34 yaş grubunda HIV infeksiyonu daha fazla görülmektedir.
Türkiye’de risk gruplarına göre AIDS vakası ve taşıyıcılarının dağılımında;
% 46.4 heteroseksüeller,
% 27.7 nedeni bilinmeyen vakalar,
% 10.1 damar içi madde bağımlıları,
% 9.1 homoseksüel ve biseksüeller,
% 4.3 transfüzyon alanlar,
% 1.6 hemofili hastaları,
% 0.8 anneden bebeğe geçiş şeklinde sıralanmaktadır.
HIV infeksiyonunun bulaşma yolları;
Cinsel yolla bulaşma:
HIV’ın en önemli bulaşma yoludur.
Her türlü cinsel temasla (homoseksüel, heteroseksüel, anal, oral, vajinal) bulaşmaktadır.
Tek bir cinsel temas bulaş için yeterlidir.
İnfekte kişiyle cinsel temas sayısı arttıkça risk de artmaktadır.
İnfekte kan, kan ürünleri ile bulaş:
Kan ve kan ürünlerinin hastaya verilmeden önce test edilmesi yasal zorunluluktur.
Kan transfüzyonu ile HIV infeksiyonu kadınlarda daha sıktır.
Kan yoluyla bulaşmada sağlık personeli risk altındaki gruptur.
HIV’ın iğne batması ile bulaşma riski % 0.3’tür.
Enjektör yoluyla bulaşma:
Damar içi madde bağımlıları ortak enjektör kullanımı nedeniyle risk altındadırlar.
İnfekte anneden bebeğe bulaşma:
HIV pozitif anneden bebeğe geçiş gebelik boyunca olabilmektedir.
Bu bulaşma doğum sırasında veya emzirme sırasında olabilir.
Risk % 30 civarındadır.
Annedeki virüs miktarı da geçişi belirlemede önemlidir.
Sezaryenle doğumun bulaşmayı azalttığı gösterilmiştir.
Bulaşmadığı durumlar:
Salya, göz yaşıyla;
El sıkışmak, sosyal öpüşme gibi günlük olaylarla;
Klozet, fincan, çatal bıçak, tabak, havlu gibi maddelerin ortak kullanımıyla;
Öksürük, yüzme havuzu, böcek (sinek ve sivrisinek) sokması ile bulaşmaz.
TANI VE TAKİP
Tanı virüsün varlığı veya virüse karşı bağışıklık (serolojik cevap) oluşması ile konulur.
Antikorları genellikle infeksiyondan 4-8 hafta sonra kanda tespit edilmeye başlanır.
Ancak bazen bu süre 6 aya kadar uzayabilir.
Anti HIV antikorlarının tespiti için genellikle kullanılan test ELISA (Eliza)’dır.
ELISA ile pozitif veya belirsiz olarak saptanan sonuçlar doğrulama testlerine tabi tutulmalıdır.
En sık kullanılan doğrulama testi Western blot tekniğidir.
Laboratuarda; Kan tablosundaki değişimler, kansızlık, sedimentasyon artışı araştırılır.
HIV infeksiyonun diğer tespit yöntemleri;
virüsün üretilmesi,
PCR (kanda virüs miktarının belirlenmesi)*
p24 antijeninin tespitidir*.
(* Antikorların henüz pozitifleşmediği dönemde tanı amacıyla kullanılırlar.)
KLİNİK SEYİR ve BELİRTİLER
HIV infeksiyonu bağışıklık sisteminin ağır baskılanmasıyla seyreden bir sendromdur.
Bazılarında bağışıklığın baskılanması kısa sürede ortaya çıkar (1-6 ay).
Bazılarında bu süre daha uzundur (10-15 yıl).
Bu farklılığın sebebi hem kişiye hem de virüse bağlı olabilmektedir.
HIV’in bulaşması:
Hastalığın bulaş şekli, infeksiyonun ortaya çıkış süresini etkileyen faktörlerden biridir.
İnfeksiyonu kan yoluyla alanlarda virüs miktarı daha fazla, kuluçka süresi daha kısadır (6-7 yıl).
Bu süre cinsel temas yoluyla alanlarda 1-12 yıldır.
Primer infeksiyon:
Hastaların % 50-70’inde bulaşmadan 3-6 hafta sonra akut başlayan grip benzeri bir tablo oluşur.
Bu dönemde kanda yüksek miktarda virüs bulunur
Bu durum 1 hafta ile 3 ay arasında sürer ve sonunda bağışıklık cevabı oluşur.
HIV antikoru vakaların % 95‘den fazlasında 4-8 hafta sonra pozitifleşir.
Virüs, vücudu enfeksiyonlara karşı koruyan akyuvarlar denilen hücrelere (CD4+ hücre) bulaşır.
Bunların sayısını giderek azaltır.
İki dört hafta içinde bu virüse karşı gelen (onları öldürücü) CD8 T hücreleri artar.
Akut fazdan sonra kanda tespit edilen HIV miktarında önemli bir düşüş olur.
Ancak oluşan bağışıklık virüsün çoğalmasını tam olarak baskılayamamaktadır.
Primer HIV İnfeksiyonunda Klinik Bulgular
Ateş | Menenjit | Beyin iltihabı (ensefalit) | Faranjit | Lenfadenopati | Uç sinir hastalığı | Baş ağrısı / gözardı ağrı | Eklem / kas ağrısı | Cilt döküntüleri | Halsizlik | İştahsızlık | Kilo kaybı | Ağız içi yaralar | Bulantı / kusma | İshal |
Şikayetsiz (Asemptomatik) Dönem:
Primer infeksiyondan sonra, bağışıklık gelişir ve kandaki virüs miktarı baskılanır.
Böylece birçok hasta şikayetsiz bir döneme girer ve bu yıllarca sürebilir.
Şikayet olmamasına rağmen, virüs daima çoğalma, vücut ise daima onu öldürmekle meşgul olur.
Bu dönem boyunca CD4+ T hücre kaybı zaman içinde devam eder.
Bu dönemin sonunda, bağışıklık sistemi HIV virüsü ile baş edemez.
Sonuçta CD4+ hücre sayısı azalırken kandaki virüs sayısı tekrar artar.
Bundan sonra AIDS hastalığı dönemine girilir.
Erken şikayet (semptomatik) dönemi:
Bu dönemde;
ateş, nedeni tespit edilemeyen kilo kaybı,
tekrarlayan ishal atakları, baş ağrısı şikayetler görülür.
Erken şikayet dönemde;
seboreik dermatit, tekrarlayan genital mantar,
ağız içinde mantar, herpes zoster,
ağızda plaklar, herpes simplex (uçuk),
sinüzit, bronşit, zatürre ve diğer fırsatçı infeksiyonlar görülür.
Bu dönemde CD4 sayısı 200-500/mm3’tür.
Geç şikayet dönem,:
Hastanın yapısal şikayetleri bu dönemde de devam eder.
CD4+ hücre sayısı bu dönemde 200/mm3’nin altına düşer.
Fırsatçı infeksiyonlar ve kanserlerin görülme riski artmıştır.
AIDS ile ilişkili erime sendromu, bunama (demans) ve sinir bozuklukları görülür.
İleri devre:
AIDS olarak da bilinen bu dönemde CD4+ hücre sayısı 50/mm3 altındadır.
Bu dönemde
Akciğer hastalıkları (zatürre, Kaposi sarkomu, tüberküloz, mantar infeksiyonları),
Barsak hastalıkları (kanserler, yemek borusu ve diğer organlarla ilgili hastalıklar)
İnce ve kalın barsak infeksiyonları, karın ağrısı, kilo kaybı, 1 aydan uzun kronik ishal, vs,
Kansızlık, lenf bezelerinin büyümesi,
Böbrek hastalıkları,
Cilt lezyonlararı, allerjik reaksiyonlar,
Kalp hastalıkları,
İmmünolojik ve romatizmal hastalıklar, eklem ağrıları,
Göz hastalıkları, metabolik hastalıklar görülebilir.
AIDS’e Bağlı Erime Sendromu:
HIV infeksiyonunda;
% 10 kilo kaybı ile birlikte
aralıklı veya sürekli ateş ve
kronik ishali olan hastalardır. Adalelerde erime görülür.
TEDAVİ
HIV infeksiyonunun kesin tedavisi yoktur.
Ancak tedavinin amacı; yaşam süresini ve kalitesini artırmaktır.
Tedavi ile kanda virüs miktarı en az seviyede tutulur ve hasar vermesi önlenir.
Tedaviye, bağışıklık sisteminde ‘geri dönüşü olmayan’ hasar olmadan başlanmalıdır.
Tedaviye kombine (3 veya 4 ilaçla) olarak başlanmalıdır.
Tüm dünyada aşı çalışmaları devam etmektedir.
Fırsatçı enfeksiyonların veya tümörlerin tedavisi de yapılmalıdır.
Ara verilmemeli ve iyi takip edilmelidir.
KORUNMA
AIDS’ ten korunma bulaş yollarına göre incelenebilir.
1985 yılından beri ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV açısından incelenmektedir.
Test edilmemiş kan ve kan ürünleri kesin kullanılmamalıdır.
Tek kullanımlık enjektörler kullanılmalı, paylaşılmamalıdır.
Tek eşlilik, homoseksüel ilişkiden kaçınmak gibi önlemler önerilir.
HIV pozitif kadınların hamile kalmamalı, böyle anneler bebeklerini emzirmemelidir.
Yüksek riskli temaslarda koruyucu ilaç önerilir.
Partnerin HIV durumu bilinmiyorsa test yapılarak tedavi başlanır.
Test negatif gelirse tedavi kesilir.
Temastan sonra 72 saat içinde başlanması tavsiye edilir.
HIV ile infekte olan tedavisiz annelerden doğan bebeklere bulaşma ihtimali % 15- 35’tir.
Tedavi ile anneden bebeğe HIV geçişi önlenebilmektedir.
İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Y. Doç. Dr. Sedat KAYGUSUZ
|
|
|
|