|
Meme Kanseri Artık Bir Tehlike Değil
Eğer bilinçli olursanız,eğer düzenli kontrollerinizi ihmal etmezseniz bu hastalık kolayca kabus olmaktan çıkar.
Şimdi meme kanserine kısaca bir göz atalım; 40-44 yaş arası kadınlarda en sık görülen kanser türü olup en önde gelen ölüm sebebidir. Kadınlarda rastlanan kanser türlerinin yüzde 32 sini oluşturur. Amerika’da yapılan bir araştırmada 1997 yılında 180.200 meme kanseri olgusunun teşhis edileceği ve yaklaşık43.900 kadının bu hastalıktan hayatını kaybedeceği öngörülmüştür. Yıllar geçtikçe meme kanseri tespit edilme sıklığı giderek artmaktadır.1970’lerde bu olasılık 13 kadında bir iken 1996 da bu oran 8 de bire düşmüştür. Tabii ki bunlar ABD de yapılan araştırmalardır,ülkemizde çok sağlıklı araştırmalar olmamasına rağmen klinik gözlemime dayanarak bu oranın daha az olduğunu söyleyebilirim.
Meme kanserinin sebebini bulmak için çok çalışmalar yapılmaktadır. Fakat henüz kesin bir etken bulunmamakla birlikte bazı faktörlerin hastalıkta önemli rol oynadıkları tespit edilmiştir.
Bunlar; Ailesel faktörler;bazı ailelerde meme kanseriyle ilişkili bazı genler tespit edilmiş olup bu ailelerin üyelerinde hastalık daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Özellikle birinci derecede akrabalarında meme kanseri olanlar daha sık kontrollere gitmelidirler. Beslenme ;aşırı yağlı diyetle beslenenlerde hastalık riski 2 kat artmış bulunmuştur,Hormon kullanımı;doğum kontrol haplarının uzun süre kullanımının meme kanserinin görülme sıklığını etkilemediği gösterilmiştir. Menopoz sonrası östrojen tedavisinin özellikle selim meme hastalığı olan kadınlarda meme kanseri olasılığını hafifçe arttırdığı söylenmekle beraber bunu bu hastaların daha sıkı kontrol edilmelerine bağlayanlar da vardır.,Şişmanlık;fazla kilo hastalık riskini 2 kat arttırmaktadır. Emzirme ve Menopoz;uzun süre emzirmenin hastalığın sıklığını azalttığı düşüncesi terkedilmiştir,ayrıca geç menopoza girenlerde hastalık erken menopoza girenlere göre 2 kat fazla ortaya çıkmaktadır. Erken yaşta doğum yapanlarda ise geç doğum yapanlara göre hastalık sıklığı daha azdır. Bir memesinde kanseri olan kadınların diğer memelerinde de bu hastalığın çıkma oranı 3-4 kat artmıştır. Radyasyona maruz kalanlarda da hastalık riskinin arttığı gösterilmiştir.
Peki meme kanseri bulguları nelerdir,burada ilk olarak ağrısız bir kitleden bahsetmemiz gerekiyor. Genelde bu kitleler ağrısızdır fakat nadiren ağrı da yapabilirler. Kitle kıvam olarak oldukça serttir ve çevresinden pek ayırt edilemez. Fazla hareketli değildir sınırları düzgün değildir. Tedavi edilmemiş olgularda zamanla meme başının içeri çekilmesi, meme cildinde portakal yüzeyi manzarası, yaralar ve koltukaltında bezeler ortaya çıkar. Burada bir şeyi belirtmek istiyorum;bazı kadınlarda meme başı doğal olarak içeri çekilmiş olabilir,bu durum emzirmede düzelir,bunu bir tehlike olarak almamak gerekir.
Hangi sıklıkla doktora gitmek gerekir;kanımca kişinin hiçbir şikayeti yoksa bile 35 yaşından sonra 6 ayda bir, bir genel cerraha muayene olup ultrason çektirmesi uygundur.
Hangi sıklıkla mammografi çekilmeli;gereksiz panikle bazı hastaların çok sık çektirdiklerini görüyoruz bunu doktora bırakmak en uygun davranış olacaktır.Doktor hastanın risk durumuna göre karar verecektir.
Bazı iyi huylu meme hastalıkları;bunlar çok sık rastlanır ve bazen fazlaca ağrı yapabilirler.Ayrı bir yazıda bunlardan bahsedeceğiz.En sık olarak da fibrokistik hastalığı görüyoruz ,bunlar sıklıkla kanser korkusu yaratıyorlar, kadınlarımızın bu durumlarda gereksiz panik yapmamaları uygun olacaktır kanısındayım.
Gelelim tedaviye;İlk adım biopsidir.Yani şüpheli kitleden bir parça alarak tahlil etmek.Biopsi iğne ile de olur açık ameliyatla da,tüm parça da alınabilir bir kısmı da,lokal veya genel anestezi ile de olabilir.Bu kararları doktor her hastaya göre ayrı ayrı vermelidir.Biopsi eğer kanseri doğrularsa bu defa kanserin evrelendirmesi yapılır.Bazı ilave bulgular da gözönüne alınarak 1 den 4 e kadar bir sıralama yapılır.Genellikle 1 ve 2 . evrelerdeki hastalara büyük cerrahi tedavi uygulanır.Bu da sıklıkla tüm meme dokusunu, altında küçük göğüs adalesini ve koltukaltındaki lenf bezlerini çıkaran ve Modifiye Radikal Mastektomi isimli ameliyattır.Bu ameliyatta çıkan parçanın tekrar incelenmesinde,eğer koltukaltı lenf bezlerinde kansere rastlanırsa hastaya radyoterapi(ışın tedavisi) uygulanır.Daha sonra vücuda yayılmış olabilecek kanser hücrelerini öldürmek için kemoterapi (ilaç tedavisi) uygulanır.
Eğer meme kanserli hastalar hiç tedavi edilmezlerse bunların ortalama yaşam süreleri 27 aydır.İlginçtir ki bunların yüzde 0.5 i 15 ve daha fazla yıl yaşamıştır.Bu durum her kanser türünde vardır ve çeşitli faktörlerden kaynaklanmaktadır.Bazen basında şarlatanlar tarafında uydurulan ve güya şifalı otlarla kanseri tedavi ettiğini söyleyen bu kişilerin bu tip hastaları konu aldıklarını düşünmekteyim.Ayrıca halkımız arasında eskidenberi nereden kaynaklandığını bilemediğim kansere bıçak vurulmaz inanışı vardır.Bu son derecede yanlıştır,anlattığım gibi meme kanserinin tabi ki evresi uygun olduğu takdirde ilk tedavisi cerrahidir.Modern meme cerrahisinde doğaldır ki ilerlemiş evre 3 ve 4 deki hastalarda ameliyat yapmamakta bunlarda radyoterapi veya kemoterapi uygulanmaktadır.
Son olarak modern yöntemlerle tedavi edilen hastalardaki başarı oranlarını vermek istiyorum.Kanser tedavisinde başarı oranları aynı özelliklerdeki hasta guruplarının 5 yıl yaşayanlarının oranına göre ölçülür.Buna göre;
Evre 1 hastalarındaki tedavi sonrası 5 yıl yaşam oranı ortalama yüzde 85
Evre 2 hastalarındaki tedavi sonrası 5 yıl yaşam oranı ortalama yüzde 66
Evre 3 hastalarındaki tedavi sonrası 5 yıl yaşam oranı ortalama yüzde 41
Evre 4 hastalarındaki tedavi sonrası 5 yıl yaşam oranı ortalama yüzde 10
Bu araştırma 1980 yılına ait ABD de yapılmış bir araştırmadır.Sanırım yeni sonuçlar yayınlanmak üzere beklemektedir.Günümüzde yukarıdaki yüzdelerin çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.Gördüğünüz gibi erken davranıldığında hastalık tamamen tedavi edilebiliyor, ben tüm hanımlarımıza birtakım boş inanışları akıllarından çıkarmalarını ve düzenli kontrollerini ihmal etmemelerini öneriyorum.
Genel Cerrahi
Dr.Enis Gümüştekin
|